1- Giorgio Agamben, Gelmekte Olan Ortaklık
Monokl Düşünceİtalyancadan Çeviren: Betül Parlak
Arka Kapak Yazısı
Gelmekte siyasetin yeni gerçeği bu siyasetin
artık devletin denetimi ya da ele geçirilmesi için bir mücadele olmayacağı
ancak devlet ve devlet-olmayan (insanlık) arasında bir mücadele olacağıdır,
herhangi tekillikler ve Devlet organizasyonu arasında üstesinden gelinemeyecek
bir ayrışma olacaktır.
*
Temsil edilebilir her türlü
kimlikten tam anlamıyla yoksun bir varlık devlet için kesinlikle önemsiz
olacaktır. Kültürümüzdeki çıplak hayatın kutsallığıyla ilgili iki yüzlü
dogmanın ve insan haklarıyla ilgili boş beyanatların görevi bunu saklamaktır. Kutsal bu noktada terimin Roma hukukunda sahip olduğu anlamdan başka bir anlama sahip olamaz: sacer (kutsal olan) insanların
dünyasından dışlanmış olandır ve tam da bu nedenle kurban edilemediğinden,
öldürülmesi hukuka uygundur, onu öldüren cinayetle suçlanmaz (neque fas este
um immolari, sed qui occidit parricidio non damnatur) (Bu açıdan bakarsak,
Yahudilerin yok edilmesinin ne cellatları ne de onların yargıçları tarafından
insan katli olarak görülmemesi, yargıçlarca insanlığa karşı suç olarak
sunulması anlamlıdır. Savaşın galip güçleri bu kimlik yokluğunu, kendisi de
yeni kıyımların kaynağı haline gelen bir devlet kimliği vererek telafi etmeye
çalışmışlardır).
*
Bizzat kendi kendisine
aidiyetten, kendisinin dil-de-olmasından yararlanmak isteyen ve bu yüzden her
türlü kimlik ve her türlü aidiyet koşulunu reddeden herhangi tekillik devletin
baş düşmanıdır. Bu tekilliklerin ortak(lık)-ta-olmalarını gösterecekleri
barışçıl gösterilerin ortaya çıktığı her yer bir Tienanmen olacaktır ve er ya
da geç tanklar görünecektir.
2- Giorgio Agamben, Şeylerin İşareti: Yöntem Üstüne
Monokl Düşünce
İtalyancadan Çeviren: Betül Parlak
Arka Kapak Yazısı
Paracelsus’a göre üç
işaretleyen vardır: İnsan, Archeus ve
yıldızlar (Astra). Kehanetleri ve alametleri mümkün kılan yıldızların
işaretleri, şeylerin “gücünü ve doğaüstü erdemini” (ubernatürliche Krafft
und Tugend) göstermektedir: (bu işaretlerle) toprak falı, el falı, yüz falı
(fizyonomi), su falı, ateş falı, nekromansi ve astronomi gibi
kehanet bilimleri ilgilenmektedir. Kehanetin ilgilendiği hermafroditler ve çift
cinsiyetliler gibi canavarlar, yükselen yıldızların bıraktığı bir işaretten
başka bir şey değildir; ve Paracelsus’a göre, sadece gökyüzündeki yıldızlar
değil, “her an, insanın fantezileri ve hayalleriyle ruhunda tıpkı gök
kubbedekiler gibi doğan ve batan” “insandaki yıldızlar” da, bedende izlerini bırakabilirler,
tıpkı hamile kadınlarda olduğu gibi, onların Fantasey’i fetus’un eti üzerineMonstrosische
Zeichen’larını çizer.
*
Nasıl ki, hayal gücü bireyin yaşam
öyküsünde geri giderse, arkeoloji de tarihin seyrinin tersi yönünde ilerler,
yani geriye doğru gider. Her ikisinin de temsil ettiği şey, geri çekilmeyen bir
gerileme gücüdür, ancak [bu güç], tıpkı travmatik nevroz gibi, yok edilmez
kalan bir kökene doğru gerilemez, ama tam aksine, gelecekteki geçmişin
zamansallığına göre, (bireysel ya da kolektif) tarihin, ilk kez erişilebilir
hale geldiği bir noktaya doğru geriler.
3- Ahmet Soysal, Uzun Çizgi - Edebiyattan Sanata Dostluk Uğrakları
Monokl Estetik Serisi'nin İlk Kitabı
Arka Kapak Yazısı
Uzun
çizgi, düz değil, ama dolambaçlı, kıvrımlı bir çizgi. Sözden, sözün en yoğunundan,
şiir sözünden başlıyor. Sonra sözün çizgisi, hüsnühat’tın çizgisi oluyor;
çizginin dönüşümleri sürüyor: müzik, mimari, çağdaş sanat, sinema... Uzun
çizgi, son metinde duygunun sessizliğinde son buluyor. Sonda, en yoksun insana
rastlanıyor. Adsız bir dilencinin “bir an’lık” belirişi. Bütün
ağırlık bu yoklukta, diyor son.
4- Bernard Stiegler, Politik Ekonominin Yeni Bir Eleştirisi İçin
Monokl Düşünce
Fransızcadan Çeviren: Elyesa Koytak
Arka Kapak Yazısı
Endüstriyel hatırlatma aygıtlarının
yaygınlaşması, hafızalarımızı da makinelere bağlı kıldı, öyle ki mesela artık
en yakınlarımızın telefon numaralarını bile aklımızda tutmuyoruz –bununla
birlikte imla denetim aygıtlarının yaygınlaşmasıyla imla bilgimiz de tehlikeye giriyor, yazı
bilgisine dair unutmaya dayalı bilgiyle beraber, dile dair hatırlamaya dayalı
bilgimiz de uçup gidiyor. Bu yaygın ve bilinen olguyu bilişsel ve duygusal proleterleşme süreci olarak tarif ediyorum. Bu
süreçte bildiklerimizi kaybediyoruz: Becerilerimizi, yaşama bilgilerimizi,
kuramsal düşünmeyi kaybediyoruz, ki bunlar olmadan hiçbir şeyden tat da
alamayız.
*
Bugün teknik hafıza sorununu incelemek, unutma sorununu sadece bir
proletarya sorunu olarak değil, fakat tüketicinin,
hizmet endüstrisi ve aygıtları nedeniyle artık hafızasından ve bilgilerinden
mahrum kaldığı gramatizasyon
süreci olarak düşünmek demektir. Bugün hafıza tekniği sorununu incelemek,
unutma teknolojilerinin yaygınlaşmasıyla birlikte yaygınlaşan proleterleşme olgusunu incelemek
demektir.... Gramatizasyon düşüncesi genel bir organolojiyi işaret eder;
yani bedensel organların (beyin, eller, gözler, dil, cinsel organlar, iç
organlar vs.), suni organların (grammatisation teknikleri, araçlar ve aletler)
ve sosyal organların (aile grupları, klanlar, etnik gruplar, kurumlar, siyasi
dernekler, şirketler, ekonomik örgütler, uluslararası örgütler ve hukuki,
dilsel, dinsel, siyasi, mali ve ekonomik toplumsal sistemler
vs.) birbirine eklemlenmesi kuramını.
5- Gianni Vattimo - Santiago Zabala - Hermeneutik Komünizm: Heidegger'den Marx'a
Arka Kapak Yazısı
Komünizm ve hermeneutik,
veya daha iyisi “hermeneutik komünizm,” hem gelişim idealini hem de genel devrim çağrısını bir kenara bırakır.
Alain Badiou, Antonio Negri ve diğer çağdaş Marksist teorisyenlerden farklı
olarak biz yirmi birinci yüzyılın devrim için çağrıda bulunduğuna inanmıyoruz,
çünkü politika tanımlayan güçler paralel bir ayaklanma ile alt edilemeyecek
kadar güçlü, şiddetli ve baskıcıdır: sadece hermeneutik gibi bir zayıf düşünce,
şiddetli ideolojik başkaldırıları savuşturabilir ve dolayısıyla zayıfları
müdafaa edebilir. Tarihin kaybedenlerinin yüz üstü bırakıldığı post-metafizik
çağımızda; Slavoj Žižek’in eleştirel tarzda dikkat çektiği gibi, sadece
zayıf düşünce gerçekliğin köksapsal (rizomatik) dokusuna karşı dikkatli
bir düşünce[dir]; biz artık
kuşatıcı açıklama sistemlerine ve global ölçekte özgürleştirici projelere odaklanmamalıyız;
büyük çözümlerin şiddetli dayatması, spesifik direnç ve aracılık normları için
yer açmalıdır.” Komünizm, kapitalizmin eşitsizliklerine karşı direnci
harekete geçirirken hermeneutik, hakikatin yorumlayıcı doğasına işaret ederek
arabuluculuk yapar.