Monokl'un Onur Kurulu Üyesi Fransız Filozof Jean-Luc Nancy'nin Fransız Senatosu'nda kabul edilen Ermeni Soykırımı Yasası ile ilgili ilettiği metin:
Tarihin Yasaları
Herkes bilir, Tarih : 1) vuku bulmuş olanı – 2) bunun hakkında ne düşünülmesi gerektiğini dile getiren yasalarla ilerler. Bunlar öyle yasalardır ki, Sezar’ın Galya’yı fethedişini ve bunu yapmakta haklı oluşunu belirler. Bunlar öyle yasalardır ki Napolyon’un Rusya’dan çekilişini ve bunun felaket getirici bir serüven olduğunun söylenmesinin olanakızlığını tesis eder. Bunlar öyle yasalardır ki Cezayir’de Fransız düzeninin yeniden tesis edilmesi için bir operasyon düzenlenmesine ve bunun "savaş" olarak adlandırılmasının kabul edilmez oluşuna karar verir. Başka yasalar, Cezayir’de daha sonra "iç savaş" diye adlandırılmaması gereken başka bir düzen tesis edilmesinde belirleyici olur. Nihayet Türkler tarafından Ermenilere soykırım yapılmış olduğunu ilan eden bir Fransız yasasıdır ve başka bir yasa ise az zaman önce bu soykırımım reddedilmesinin cezaya tabi olduğunu söyler (Naziler tarafından yapılan Yahudi ve Çingene soykırımı misalinde olduğu gibi).
Bunu söylemek için yasalar olduğu andan itibaren ne Tarih’in artık yapılmaya ihtiyacı vardır ne olguların incelenmeye, çözümlenmeye, belgelenmeye, ne de belgelerin değerlendirilmeye ve tartışılmaya. Hukuki üretim tarihçinin işinin yerini alır. Tarihçilerden, araştırmalardan, kitaplardan, tarih filmlerinden kurtulmak isteyen bir ülke için büyük bir ekonomi.
Gelgelelim iki güçlük varmış gibi görünüyor; ilki şu ki: tarih, gerçek, somut, enikonu görmek için zaman bulamadan geçen somut tarih; yazılmış, düşünülmüş, çalışılmış, her daim araştırma, eleştirme, düşünüm halinde olan Tarih üzerine çalışmalara ihtiyaç duyar. İkincisi de şudur: Fransa tarafından 2001’de bu ülkenin Ermeni soykırımının varlığını tanıdığını ilan etmek için benimsenen yasaya benzeyen bir yasa Fransız Anayasa Konseyi tarafından geçerli görülmemiştir. Eğer başvurulmuş olsaydı, Konsey bu yasayı anayasaya aykırı ilan edebilirdi ve 2012’de soykırımın reddi konusunda benimsenen yasa gündeme gelmezdi.
Üçüncü bir güçlük var: hiç bir türden aciliyet ileri sürmeksizin, hiçbir uluslararası kuruma danışmaksızın egemen bir ülkenin ahlaki meselelerine karışma/müdahale hakkı nerede kayıtlı? Hukuki-ahlaki müdahaleler konusunda uzman uluslararası bir ceza mahkemesi tasarlamak gerekmez mi? Öyle ki bu sadece başka bir Devletin meselelerine değil ama aynı zamanda insanlığın, onun tarihinin, bizzat kendisiyle olan ilişkisinin meselelerine müdahaleler konusunda da uzman olmalı.
Tüm bu güçlükler, tarih ve vicdan üstüne yasa koymayı derhal kesmek için yeterince ciddidir. Bu kelimenin tam, mutlak, koşulsuz anlamında adalete –eğer böyle bir anlam, en azından bir Fikir olarak, ileri sürülebilirse– hiç bir türden bir hak ya da yasa erişemez. Fransa’nın yasama ve icra güçleri Ermeni soykırımı yasasını tıpkı daha önceleri benimsenen aynı mahiyetteki yasalar gibi kabul ederek kendini gülünç duruma düşürdü (üstüne üstlük bu son yasa, başka bir Devletle olan doğrudan ilişkisi dolayısıyla ve gelip içine yerleştiği hem Fransa’yı hem de Avrupayı ilgilendiren fazlasıyla bariz bağlamından ötürü daha da kabul edilemezdir).
Yalnızca hayli göreli bir teselli var: hukukçuların, tarihçilerin, düşünürlerin en yetkili sesleri Fransa’da bu davranışın liyakatsızlığını ve saçmalığını ortaya sermekten geri kalmadılar. Onlara konuşmayı yasaklayan bir yasa ise olmamıştır.
Jean-Luc Nancy
31 Ocak 2012
------------------------------------------
LES LOIS DE L’HISTOIRE
Chacun le sait, l’Histoire avance à coups de lois qui prononcent 1) ce qui s’est passé – 2) ce qu’il faut en penser. Ce sont des lois qui déterminent que César a conquis la Gaule et qu’il a eu raison de le faire. Ce sont des lois qui établissent que Napoléon a fait retraite de Russie et qu’il n’est pas permis de dire que ce fut une désastreuse équipée. Ce sont des lois qui décident qu’il y a eu en Algérie une opération de rétablissement de l’ordre français et qu’il n’est pas admissible de la nommer « guerre ». D’autres lois précisent qu’il y a eu plus tard en Algérie un autre rétablissement de l’ordre qu’il ne faut pas nommer « guerre civile ». Enfin c’est une loi française qui a déclaré qu’il y avait eu génocide turc des Arméniens, et une autre loi vient de dire que la négation de ce génocide est punissable (à l’instar de celle du génocide juif et tzigane par les nazis).
Dès lors qu’il y a des lois pour la dire l’Histoire n’a plus besoin d’être faite ni les faits d’être étudiés, analysés, documentés, les documents évalués et discutés. La production juridique remplace le travail historien. C’est une grande économie pour un pays que de se passer d’historiens, de recherches, de livres, de films d’histoire.
Il semble toutefois qu’il y ait deux difficultés : la première est que l’histoire, la réelle, concrète, celle qui passe sans qu’on ait le temps de bien la voir, a besoin des travaux de l’Histoire écrite, pensée, travaillée, toujours en état de recherche, de critique, de réflexion. La seconde est qu’une loi comme celle adoptée par la France en 2001 pour déclarer que ce pays reconnaît l’existence du génocide arménien n’a pas été validée par le Conseil Constitutionnel français. S’il était saisi, celui-ci pourrait la déclarer inconstitutionnelle, et la loi adoptée en 2012 sur la négation de ce génocide n’aurait plus d’objet.
Il y a une troisième difficulté : où se trouve inscrit le droit d’ingérence dans les affaires morales d’un pays souverain, sans qu’on puisse invoquer aucune espèce d’urgence et sans qu’aucune institution internationale ait été consultée ? Ne devrait-on pas imaginer un tribunal pénal international compétent pour les ingérences juridico-morales, et non seulement pour les ingérences dans les affaires d’un autre Etat mais aussi dans les affaires de l’humanité, de son histoire, de son rapport à elle-même ?
Toutes ces difficultés sont assez sérieuses pour qu’on cesse immédiatement de légiférer sur l’histoire et sur la conscience. La justice au sens plein, absolu, inconditionnel de ce mot – si un tel sens peut être allégué, au moins comme une Idée – n’est accessible à aucune espèce de droit ni de loi. Les pouvoirs législatif et exécutif de la France se sont rendus ridicules et misérables en adoptant la loi sur le génocide arménien tout comme les lois de même nature déjà adoptées antérieurement (encore que cette dernière loi soit rendue encore plus irrecevable par son rapport direct à un autre Etat et par le trop évident contexte tant français qu’européen dans lequel elle est venue s’inscrire).
Il n’y a qu’une consolation, bien relative : les voix les plus autorisées – de juristes, d’historiens, de penseurs – n’ont pas manqué en France pour dénoncer l’indignité et l’absurdité du procédé. Il n’y a pas eu de loi pour leur interdire de parler.
Jean-Luc Nancy, 31 janvier 2012
No comments:
Post a Comment