17.5.13

DİNSEL OLGU, LAİKLİK, KÜRESELLEŞME


DİNSEL OLGU, LAİKLİK, KÜRESELLEŞME



9 aralık 2010’da İstanbul Fransız Kültür Merkezi’ndeki Açık Oturum’daki Sunum



   + Küreselleşme, çağdaş tarihin büyük ölçüde içinde olduğumuz yeni bir dönemini belirtir. Küreselleşme, kapitalizmin bütüncül yayılma yöneliminin, onu durduran, yavaşlatan, sınırlayan siyasi engellerin kalkması sonucu, bütün yeryüzünü kapsamaya ulaşmasıdır. Küreselleşme, dünyadaki zenginlik kaynaklarının (enerji hammadesi gibi) ve pazarın sahiplenilmesi için siyasi-ekonomik güç odaklarının çarpıştığı, rekâbete girdiği bir savaşım alanıdır. Bu alanda lider, bugün A.B.D.’dir. O, hegemonyası adına emperyalist savaşlara, tasarımlara girmeyi doğal hakkı kabul etmektedir.

   + Küreselleşme dönemini tanımlamak için, teknolojik gelişmeye bağlı olarak iletişim araçlarının eriştiği boyutu hesaba katmak gerekir. Bu alanın olumsuzlukları, olanakları vardır. Genel olarak, bu alana kapitalist Pazar egemendir. Ulusal/uluslararası holdingleşmeler, medyaları egemenlikleri altına almakta, girdikleri siyasi bağlarla da onları egemen siyasi görüşlerin etkisine açmaktadırlar.

   + Demokrasi ve liberalizm, küreselleşme döneminin siyasi ve ekonomik iki parolası gibi görünmektedir. Bunlar öncelikle hegemonik güç A.B.D.’nin ve onun büyük ölçüde küresel düzlemdeki siyasi müttefiği A.B.’nin öne çıkardığı parolalardır. Bu parolalara “insan hakları” parolası da eklenebilir.

   + Çeşitli siyasi, ekonomik, kültürel süreçler sonucu, İslam dünyada yeni bir siyasi güç odağı olarak belirmiştir. Afganistan’daki Sovyet işgali zamanlarında A.B.D.’nin belli İslami gruplara ve yönetimlere verdiği destek, Petrol zengini Arap ülkelerinin katkıları, İran İslam devrimi, Filistin sorununa bağlı İslami hareketler siyasi İslam’ı, çoğu zaman terör ile özdeşleştirerek, dünyanın önemli bir sorunu durumuna getirmiştir.

   + Siyasi İslam’ın Türkiye’deki belirlenimini, kemalist cumhuriyet rejiminin din’i ve müminleri dışladığı iddiasıyla hareket eden birbirinin devamındaki siyasi partiler oluşturmaktadır. Bu tematik, günümüzün iktidar partisinde, küresel kapitalizmin ve onun ideolojik parolalarının onayıyla birlikte karşımıza çıkmaktadır. Bu anlamda, daha “esnek” bir laiklik tanımı ortaya konulmak istenmektedir (aynı zamanda, daha “esnek” bir üniter yapı anlayışı vs.). Siyasi iktidarın hedefi, “yumuşakça”, türbanı okullara ve kamuya sokma, içki satışını ve kullanımını kısıtlama, toplumsal ve kültürel yaşamda dinî boyutu daha çok öne çıkarma gibi görünmektedir. Bu “yumuşak” devinimin gerçekleşmesi için, ordunun olası müdahalelerini nötralize etme yönündeki ilke itibarıyla demokratik adımlarla birlikte, yine bu süreci durduracak ya da engelleyecek yargı müdahalelerini olanaksız kılmak amacıyla anayasal değişiklikler yapılmaya başlanmıştır. Ayrıca, çoğunluk olmaktan doğan bir totaliter tutum yönelimi göze çarpmaktadır (telefon dinlemeleri, tehditler, gözaltılar, bitmeyen aydın yargılamaları...).

   + Türkiye’de dinsel olgu, laiklik ve küreselleşme tartışmasının somut zemini budur.

                                                                                                                              Ahmet Soysal

No comments: