23.11.13

7-8 Aralık'ta Jacques Rancière ile "Eşitlik ve Estetik" Konferansı

7-8 Aralık'ta Jacques Rancière ile "Eşitlik ve Estetik" Konferansı 

 Bakırköy Belediyesi Atatürk Spor ve Yaşam Köyü'ndeki "Eşitlik ve Estetik" konferansı 15.30 ve 21.00 saatleri arasında gerçekleştirilecektir.

  Konferansa katılım için ön-kayıt: editor@monokl.net 

Ön-kayıt yaptıranlara katılım önceliği tanınacaktır. 

  MONOKL YAYINLARI 

 7/8 Aralık – 7/8 Decembre – 7/8 December 2013

 EŞİTLİK VE ESTETİK
 ÉGALITÉ et ESTHÉTIQUE 
EQUALİTY and AESTHETICS




7 Aralık - Cumartesi - Saturday - Samedi 

15.45 – 16.15 Açılış ve Takdim – Opening – Discours d'ouverture

16.30 – 18.30 Bugün Sanatı Düşünmek – Thinking the Art Today – Penser l’art aujourd’hui

Jacques Rancière, Ahmet Soysal

18.30 – 19.00 Ara - Pause

19.00 – 21.00 Duyulurun ve Düşünülürün Estetiği – The Aesthetics of the Sensible and the Intelligible – Esthétique du sensible et de l’intelligible

Jacques Rancière ile Açık Oturum- Open Session with Jacques Rancière – Table Ronde avec Jacques Rancière – Moderatör : Nami Başer 

Ahmet Soysal, Nami Başer, Jacques Rancière, Bernard Aspe


8 Aralık Pazar - Sunday - Dimanche 

15.30 – 16.15 Kökensel Eşitsizlik – Ahmet Soysal – Originary Inequality – L’inégalité originaire

Eşit Ortaklık – Volkan Çelebi – Equal Community– Communauté égale

16.15 – 16.30 Ara – Pause

16.30 – 18.30 Eşitlik ve Uyuşmazlık – Equality and Dissensus – Égalité et Mésentente

Jacques Rancière, Bernard Aspe

18.30 – 19.15 Ara – Pause

19.15 – 21.00 Demokrasi, An-arşi ve Praksis – Democracy, An-archy and Praxis – Démocratie, An-archie et Praxis

Jacques Rancière ile Açık Oturum- Open Session with Jacques Rancière - Table Ronde avec Jacques Rancière – Moderatör: Zeynep Gambetti 

Zeynep Gambetti, Volkan Çelebi, Ahmet Soysal, Jacques Rancière, Bernard Aspe

21.00 – 21.15 Kapanış – Clôture

Servis Bilgileri 

Etkinlik yerine

- Kadıköy'de Beşiktaş İskelesi'nden 13.30'da; 

- Beşiktaş'ta Üsküdar İskelesi'nden 14.00'da;

- Bakırköy'de Deniz Otobüsleri İskelesi ve Özgürlük Meydanı'ndan 14.30, 15.00 ve 15.15'te

ÜCRETSİZ SERVİSLER kaldırılacaktır.

Servis rezervasyonu için remirosmanoglu@monokl.net adresine yazınız lütfen. Servisler dönüşte de kullanılabilecektir.

Etkinlik Yeri Adresi: Bakırköy Belediyesi Atatürk Spor ve Yaşam Köyü
Osmaniye Mahallesi, Çolak İbrahim Sokak, Pk: 34146, Osmaniye, Bakırköy

30.9.13

11-12 Ekim'de Alain Badiou ve Slavoj Zizek ile "Küreselleşme ve Yeni Sol" Konferansı


11-12 Ekim'de, Bakırköy Belediyesi Yunus Emre Kültür Merkezi'nde Alain Badiou ve Slavoj Zizek ile "Küreselleşme ve Yeni Sol" konferansı 16.30 ve 21.00 saatleri arasında gerçekleştirilecektir.







Küreselleşme ve Yeni Sol
11-12 Ekim 2013
Konferans Programı


11 Ekim – Cuma

16.00 – 16.30 Açılış ve Takdim
16.30 – 18.30 Bugün Direnmek Ne Demektir? 
Alain Badiou – Ahmet Soysal
18.30 – 19.00 Ara
19.00 – 20.30 Olayın Estetiği ve Yeni Mücadele Biçimleri 
Alain Badiou ile Açık Oturum – Volkan Çelebi, Ahmet Soysal, Aude Lancelin, Alain Badiou

12 Ekim - Cumartesi

16.15 – 16.30 Takdim
16.30 – 18.30 Küreselleşme ve Yeni Sol 
Alain Badiou - Slavoj Zizek
18.30 – 19.15 Ara
19.15 – 21.00 Düşünce ve İsyan
Badiou ve Zizek ile Açık Oturum – Volkan Çelebi, Ahmet Soysal, Alain Badiou, Slavoj Zizek

21.00 – 21.15 Kapanış

Servis Bilgileri

Etkinlik yerine

Kadıköy'de Beşiktaş İskelesi'nden 14.30'da;

Beşiktaş'ta Üsküdar İskelesi'nden 15.00'da;

Bakırköy'de Deniz Otobüsleri İskelesi ve Özgürlük Meydanı'ndan 15.30 ve 15.45'te 

ÜCRETSİZ SERVİSLER kaldırılacaktır.
Servis rezervasyonu için remirosmanoglu@monokl.net adresine yazınız lütfen.
Servisler dönüşte de kullanılabilecektir.

28.8.13

7-8 Eylül'de Jean-Luc Nancy ile Atölye Çalışmaları


Filozoflarla İstanbul'da projesi için İstanbul'a gelecek olan, Monokl'un Onur Kurulu Üyesi Fransız filozof Jean-Luc Nancy ile iki atölye çalışması gerçekleştirilecektir.





İlk Atölye [Akdeniz, Avrupa, Türkiye] 7 Eylül Cumartesi 17.30 - 20.00 saatleri arasında - Moderatör ve Katılımcı: Ahmet Soysal

İkinci Atölye [Halk Nedir? - Gezi Deneyimi ile ilişki içinde] 8 Eylül Pazar 17.30 - 20.00 saatleri arasında - Katılımcılar: Volkan Çelebi, Ahmet Soysal, Nami Başer 

Ardıl çeviri: Nami Başer tarafından gerçekleştirilecektir.

Kadıköy'de Asfalt Galeri'de gerçekleştirilecektir.

Sponsorsuz bu etkinlik için katılım ücreti belirlenmiştir:

Öğrenciler iki atölyeye 20 TL, Çalışanlar ise 40 TL ödeyerek katılabileceklerdir. Yarı ücret ödeyerek tek bir atölyeye katılmak da mümkündür.

Etkinliğe sınırlı sayıda katılımcı kabul edilebilecektir. Rezervasyon talepleri ve havale bilgileri için Rasim Emir Osmanoğlu ile temasa geçip, remirosmanoglu@monokl.net adresine mail atabilirsiniz.

Asfalt Galeri Adresi:  Bahariye Cad. Canan Sok. Azeri Ap. No: 51 Kat: -1 Kadıköy - İstanbul

MONOKL

29.7.13

DİRENİŞİ DÜŞÜNMEK. 2013 TAKSİM GEZİ OLAYLARI

"DİRENİŞİ DÜŞÜNMEK" ONLARA ADANMIŞTIR:

Mehmet Ayvalıtaş, Ethem Sarısülük,
Abdullah Cömert, Ali İsmail Korkmaz,
Medeni Yıldırım, Mustafa Sarı

“BURADA!”

“YAZIDA!”


MonoKL Yayınları - Düşünce Dizisi


EŞSİZ BİR OLAYIN İSMİ YAYILIYOR HER YERE
VE DÜŞÜNCE OLAYIN SÖZÜNÜ SAHİPLENİYOR.
DÜŞÜNCE GEZİ’DEN YENİ UFUKLARA AÇILIYOR.

OLAYIN RUHUNA BİR YOLCULUK:

FİLOZOFLARIN ÖZEL KATILIMIYLA

DİRENİŞİ DÜŞÜNMEK
2013 TAKSİM
GEZİ OLAYLARI

Alain Badiou, Volkan Çelebi, Gizem Çıtak, Işık Ergüden,
Gökhan Kodalak, Jean-Luc Nancy,
Jacob Rogozinski, Bernard Stiegler, Ahmet Soysal,
Gökbörü Sarp Tanyılız, Slavoj Zizek



Hazırlayanlar: Volkan Çelebi & Ahmet Soysal







İstanbul’da doğan bu toplumsal hareket korkusuzca desteklenmelidir ve yine bu nedenle bu hareket direnmekle yetin­memelidir: Bilgilerin ve bir taraftan tinsel olana çağrıda bulunup diğer yandan tüm tinsel hayatın yıkımını hızlandıran bir iktidarın temel zafiyetinin altını çizen zihnin savunusu için bir söylem geliştirilmelidir.

Bernard Stiegler

Ölüm, hayata dayanamaz. Karanlık, ışığı hoş görmez. Kış soğukları, baharın gelişinden nefret eder. Fakat hiçbir oyun oynanmadı, hala hiçbir şey kaybedilmedi. Boğaz’ın akıntılarına kan dökülmüyor. Her şey hala mümkün. Her ne olursa olsun bir gün bahar kışa üstün ge­lecek. Her ne olursa olsun Taksim 2013 halkların hafızasında kazın­mış olarak kalacak.

Jacob Rogozinski

Somut olarak bir ayaklanma biçimini taşıyan garip deney, varlığını sürdürmekte ve gelecek günlerde, haftalarda, hatta aylarda da sürdü­receğini göstermektedir. İnsanlar, sokağa çıkmanın zor olmadığını anladılar. Birlikten güç doğduğunu, ve büyük kitlesel güç karşısında iktidarların sarsıldığını gördüler. Bununla birlikte, umulur ki düşün­meye başladılar. Politik düşünce, neyin istendiğini formüle etmek­tir.

Ahmet Soysal

Eğitimli gençlik kendisini tarihsel bir ayaklanmanın diğer potansiyel aktör­lerine yaklaştıran yolu yaratmalıdır. Kendi toplumsal varoluşunun ötesinde hareketinin coşkusunu taşımalıdır. Geniş halk kitlelerinin yanında yaşamanın ve yeni politikanın pratik buluşlarını ve düşün­celerini onlarla paylaşmanın araçlarını bulmalıdır.

Alain Badiou

Gezi’deki insan nedir, kimdir? Bu ortaklığın maddesini ve ru­hunu nasıl düşünmeli?
Şimdilik kesin olan tek bir şey var: bu insan, bu madde, bu ruh neo-liberal kapitalizmin dünyasındaki insan, madde, ruh değil. O halde çekinmeden söylenmeli: şimdi bizim görevimiz gelmek­te olan bu insana, bu maddeye, bu ruha yer açmak. Onların birlikte vuku buluşunu/yer alışını düşünmek ve gerçekleştirmek. Yeni bir özgürlük rotası, yeni bir demokrasi haritası çizmek…

Volkan Çelebi

Protestoları Müslüman sessiz çoğunluk tarafından desteklenen İslamcı otoriter düzene karşı seküler sivil toplumun ayaklanması olarak sınırlandırmamak elzem­dir: resmi karmaşıklaştıran şey protestoların anti-kapitalist tepki­sidir (kamusal alanın özelleştirilmesi) –Türk protestolarının temel ekseni, otoriter İslamcılık ile kamusal alanın serbest piyasacı özelleş­tirilmesi arasındaki bağdır. Bu bağ, Türkiye konusunu çok ilginç ve etki alanı geniş bir hale getiriyor.

Slavoj Zizek

Hayatları yaşanılmaz hale ge­tirilen insanlar, kendilerini zaten kendilerine ait olan sokaklara atıp yaşanabilir hayatların mücadelesini vermeye başladılar.

Gökbörü Sarp Tanyıldız

Olay, olur; gelmektedir, eli kulağındadır; beklenmezken beklenip asla gelmeyen godot’dur, mesihtir, gelir ve geçer, “yıldızın parladığı an”dır, “son bakışta aşk”tır, eylemdir. Gelir, ama geldiği bilinmez, bi­linemez, hissedilir, sezilir, geldiğinde muhteşemliğiyle yaşayanlar­da, belleklerde, bilinçte, ruhta, tarihteiz bırakıp gider. Yeterliliği, yetkinliği bundandır.

Işık Ergüden

Bir tek halk düşünür kendini ve tek başına kendine doğru yürür.

Jean-Luc Nancy

Gezi olayı öncelikle özne merkezli politik yapılanmaların, başkan­ları ve amirleriyle özdeşleşen hiyerarşik iktidar kurgularının ve tem­sili demokrasinin timsali olduklarını iddia eden otorite figürlerinin karşısına lidersiz, heterarşik ve başkaları tarafından temsil edilmek yerine kendilerini sahneye koyan yeni bir örgütlenmeyle çıktı.

Gökhan Kodalak

Önümüzdeki yıllarda Türkiye siyasi hayatının ve demokrasisinin ne yöne gideceğini bilemeyiz fakat emin olabileceğimiz bir şey var ki o da Gezi Parkı Direnişi sonuçlandıktan sonraki süreçte de direnme­nin devam edeceğidir. Yıllardır tepki göstermeyen, evlerine kapan­mış, ekranlardan başını kaldırmayan insanlar bir şeyleri değiştirebi­leceklerini gördüler.


Gizem Çıtak

21.7.13

Monokl: Minör Akademi

Monokl, Minör Akademi adı altında çeşitli soruların ele alınıp tartışılacağı bir felsefe forumu tasarlamaktadır. Açık hava ve ev toplantıları şeklinde yapılacak, katılımın önceden kayıt olmak kaydıyla herkese açık olacağı toplantılar gerçekleştirilecektir. 

Bu toplantılarda yer almak isteyenler, editor@monokl.net adresine ad soyad ve iletişim bilgilerinden oluşan bilgilerini 1 Ağustos tarihine kadar göndermelidir. 

Katılmak isteyenler aşağıdaki konular dışında başka konu önerilerinde de bulunabilirler. 1 Ağustos tarihinden itibaren konuların genişletilmesi için öneriler bir e-mail havuzu yoluyla iletilebilecektir. 

Konular kararlaştırılıp tamamen toparlandıktan sonra son haliyle ilan edilecektir.

Toplantıların Ağustos'un 2. haftasından itibaren (15 Ağustos) İstanbul'da başlatılması planlanmaktadır.

Her toplantıya katılım zorunlu olmayacaktır ama geçerli bir mazeret bildirmeyerek üç toplantıya arka arkaya katılmayanın kaydı silinecektir.

Toplantıların haftada en az bir kez iki ile üç saat arasında süreceği düşünülmektedir. Toplantıların mekanları ve zamanları, katılımcılarla birlikte her toplantıdan en az 10 gün önce belirlenecektir.

Minör Akademi katılımcılarının belirtilen konularda bilgi sahibi olmaları ya da konuşmaları zorunluluğu bulunmamaktadır.

Toplantıların konuşmacı ya da konuşmacıları önceden ilan edilecektir. Toplantılar müdahaleye açık konuşmalar, paylaşımlar ve tartışmalar yapısı şeklinde sürdürülecektir.

Ele alınacak konularla ilgili yapıt önerileri kayıt yaptıranların da önerileri dikkate alınarak 1 Ağustos ile 10 Ağustos arasında ortak iletişim yoluyla belirlenecektir.

Şu an için Ele Alınması Düşünülen Konular:

- Direnişi Düşünmek (Monokl'dan çıkacak 2013 Taksim kitabı kapsamında)
- Ekolojik Sorunsal
- Kapitalizm Sorusu
- Heidegger'e Giriş
- Levinas'ta Özne ve Tanrı
- İbn-i Sina'da Varlık Anlayışı
- Üç Monoteizm'de Ruh 
- Müzik Felsefesi
- Deleuze'de Politika
- Badiou'da Olay
- Agamben ve Nancy'de Ortaklık/Topluluk Düşüncesi
- Suhreverdi'de Nur Konusu
- Lacan'da Arzu 

3.6.13

İstanbul'da Polis Şiddetine Karşı - CONTRE LA VIOLENCE POLICIERE A ISTANBUL

CONTRE LA VIOLENCE POLICIERE A ISTANBUL - 
İSTANBUL'DA POLİS ŞİDDETİNE KARŞI

Français:
Une protestation à propos de la destruction d’un parc à Taksim (en plein centre d’Istanbul) a tourné en quelques jours à un véritable soulèvement populaire, regroupant, au-delà des divisions idéologiques, de grands secteurs de la population. La raison en est l’intransigeance du pouvoir et de son chef, le premier ministre R. T. Erdoğan. La violence dont fait preuve la police en face de manifestants pour la plupart pacifiques est extrême. Il y beaucoup de blessés, dont certains dans un état grave.
Nous voulons que la violence policière cesse. Nous voulons que les instances internationales et tous ceux qui défendent la démocratie dans le monde réclament des comptes à un gouvernement qui multiplie les gestes autoritaires et anti-laïcs en s’orientant vers un régime totalitaire ne présageant rien de bon pour l’avenir de la Turquie.
Ahmet Soysal
English:
A protest against the destruction of a park in Taksim (at the center of Istanbul) has turned in a few days into a massive popular uprising bringing together people from various segments of the population with different ideological beliefs. The reason behind this is the uncompromising attitude of the party in power and the prime minister, R.T. Erdogan. The police brutality against the protesters who are for the most part pacifists is extreme and unacceptable. Many protesters are injured as a result and some of them are in critical condition. 


We demand that the police brutality stop immediately. We ask that internationals and all those who defend democracy in the world hold accountable a government that now multiplies its authoritarian (and anti-secular) actions as it orients itself toward a totalitarian regime that only forebodes the worst for Turkey's future.
Deutsch:


Eine Demonstration gegen die Zerstörung eines Parks am Taksimplatz (im Zentrum von Istanbul) hat sich in ein paar Tagen zu einem großen Volksaufstand entwickelt, bei dem sich Menschen aus verschiedensten Bevölkerungsschichten und unterschiedlichster Ideologien zusammen gefunden haben. Der Grund hierfür ist die kompromisslose Haltung der Regierungspartei und ihres Premierministers, RT Erdogan. Die Brutalität der Polizei gegen die Demonstranten, die zum Großteil Pazifisten sind, ist sowohl extrem als auch inakzeptabel. Viele Demonstranten sind dem zu Folge verletzt. Einige befinden sich zudem in einem kritischen gesundheitlichen Zustand.


Wir fordern deshalb den sofortigen Stop der Polizeibrutalität. Wir bitten weltweit alle internationalen Organisationen und Menschen, die auf der Seite der Demokratie stehen, diese Regierung zur Verantwortung zu ziehen. Denn diese handelt zunehmend autoritär und anti-säkulär, bewegt sich in Richtung eines totalitären Regimes und kündigt dementsprechend nur das Schlimmste für die Zukunft der Türkei an.
Türkçe:
İstanbul'un merkezinde, Taksim'de, bir parkın yıkımıyla ilgili protesto, birkaç gün içinde bir halk ayaklanmasına dönüştü. İdeolojik bölünmelerin ötesinde, toplumun değişik kesimleri bir araya geldi. Bunun nedeni, iktidarın ve onun başının, başbakan R.T.Erdoğan'ın uzlaşmaz tutumu. Çoğu barışçıl olan göstericilerin karşısında polisin sergilediği şiddet aşırıdır. Kimisi ağır, çok sayıda yaralı bulunmaktadır.

Polisin şiddetinin durmasını istiyoruz. Uluslararası kuruluşların ve dünyada demokrasiyi savunan herkesin otoriter ve laiklik-karşıtı tavırları çoğaltan ve totaliter bir rejime doğru yönelerek Türkiye'nin geleceği için hiç iyi şeyler vaad etmeyen bir hükümetten hesap sormasını istiyoruz. 


CONTRE LA VIOLENCE POLICIERE A ISTANBUL

Çağrı Metnini Destekleyen ve İmzalayan Filozoflar

Alain Badiou

Slavoj Zizek
Jean-Luc Nancy 
Antonio Negri

Jacques Ranciere
Jacques-Alain Miller

Gianni Vattimo
Bernard Stiegler
Etienne Balibar

Michael Hardt

Jacob Rogozinski
Jean-Luc Marion

François David Sebbah
Rene Major
Jelica Sumic Riha
Frederic Neyrat
Simon Critchley
Jodi Dean
Peter Hallward

Marco Assennato
Ian James
Gerard Bensussan
Michael Taussig
Guillaume Sibertin Blanc

Uluslararası Çağrı Metni İmza Kampanyası:

Français:
Türkçe:

20.5.13

Monokl'dan 5 YENİ KİTAP - Antonio Negri (3), Jacques Lacan (1), Ahmet Soysal (1)


MONOKL'DAN 5 YENİ KİTAP


A-  ANTONIO NEGRI'NİN MONOKL'UN KONUĞU OLARAK 
GEÇEN AY İSTANBUL'A GELİŞİNİN ARDINDAN 3 KİTAP:


1- ANTONIO NEGRI - SÜRGÜN 

Fransızcadan Çeviren: Öznur Karakaş




İşte bugün de hapishaneye girmiş bulunmaktayım. Bana, bize ait bir geleceği düşünerek özgür olmaya çalıştığım bu hapishanede... Hepimizin özgürlüğünü düşünerek... Elbette bu ortak özgürlük çerçevesinde, hapishanenin yıkılması gerekecek. Yeniden yoldaşlarıyla buluşma gücünü kendinde bulmak için dönenlerin ve bir dönüşüm projesi çerçevesinde toplumu bir araya getirme amacıyla belli bir süreklilik içerisinde kafa yoranların, bir daha asla arzularıyla aralarına bu korkunç hapishane cehennemi dikilmesin diye...

Yaşam, onu inşa etmediğimiz sürece; yaşamın seyri özgürce kavranmadıkça bir hapishanedir. Hapishanede de pekala hapishanenin dışında olduğumuz kadar özgür olabiliriz. Yaşam, en azından işçilerin yaşamı, özgürlük anlamına gelmediği gibi, hapishane de özgürlükten yoksun olmak anlamına gelmiyor.

Postmodern çağda, maddi ve maddi olmayan emeğin artık karşıtlık içerisinde olmadığı ölçüde, peygamber, yani entelektüel figürünün aşıldığına inanıyorum çünkü bu figür, üzerine düşeni tamamen yerine getirmiştir; işte böylesi bir anda militanlıkesas rolü üstlenmektedir. Yüzyılın başında doğuya doğru trene atlayıp geçtikleri her garda bir hücre, bir mücadele hücresi kurmak üzere duraklayan Amerikalı sendikacılar gibi insanlara ihtiyacımız var. Bu yolculuğun her bir aşamasında, bu sendikacılar kendi mücadelelerini, arzularını, kendi ütopyalarını anlatmayı başardılar. Ancak bir yandan da aziz François d’Assise gibi, yani gerçek anlamda yoksul olmamız gerekiyor: yoksul olmamız gerekiyor çünkü ancak yalnızlığın bu  aşamasında bugünün sömürü paradigmasını kavrayabilir; bunun özüne erebiliriz.






2- ANTONIO NEGRI - SANAT VE ÇOKLUK

Fransızcadan Çeviren: Serkan Sönmezgil





O sıra önüme koyduğum mesele, bana tamamıyla kapitalist üretim tarzı tarafından ezilmiş görünen bir toplum algısından çıkmaktı. Etrafımdaki toplum bana bir metalar yığını, paranın ya da finans mekanizmalarının birbirleriyle ikame edilebilir kıldığı bir soyut değerler yığını gibi görünüyordu; tek taraflı bağların içinde yassılaşmış, gerilimleri adeta yürürlükten kaldırılmış bir kapitalist dünya. Bu kapitalist dünyada artık doğal olan, yani sanayi-öncesi olan ve imal edilmiş olmayan hiçbir şey bulamıyordum. Marksizm, metaların değişim değerini kullanım değerlerinden ayırır: Tahakküm sistemlerine ve sömürü yöntemlerine rağmen aynı zamanda değişimi de kıymetlendiren şu kullanım değeri –hoş, şu kullanım değerinin, en küçük bir izini dahi bulamıyordum. Dünya tamamıyla şeyleşmiş, soyut hale gelmişti: Sanat böyle bir durumda hangi anlama sahip olabilirdi? Bu gerçeklik içinde sanatsal üretim, alternatif yaratım, gerçeğin yeniden icadı süreçleri neler olabilirdi? Bu algı basitçe felsefi değil, aynı zamanda politikti de.

Mutlak içkinlik tarafından fethedilmiş bir dünyada sanat yapıtlarının var olmayı sürdürmesi nasıl mümkündür? Sanat yapıtlarında her zaman aşkın bir şey var gibi ama biliyoruz ki aşkınlık  artık yok;  Tanrı öldü.

Tanrı yalnızca ölmüş değildi, cesedinin gölgesi hayatlarımızın ve ifade kabiliyetimizin üzerinde yayılıyordu. Daha da kötüsü, bu savaş boyunca, Tanrı iki tarafta da görünüyor; kendisini yıkıcı bir güç, fanatizmin temsili veya her biri Başka’nın varoluşuna tahammül edemeyen kibirli kimlikler dizisinin bir fonksiyonu olarak sunuyordu. Bunun dönüp dolaşıp nereye geldiğini biliyoruz: Modern tarih içinde, kendisini insanın sanatı olarak geliştiren bir teknik var; ve bu tekniğin bağrında, bir hakikat arayışı var, insanın hakikatinin olduğu kadar doğanın hakikatinin de arayışı.



3- ANTONIO NEGRI - PORSELEN YAPIMI : POLİTİKANIN YENİ BİR GRAMERİ İÇİN

Fransızcadan Çeviren: Elyesa Koytak 




Öznelliğin politik inşasına (veya daha doğrusu politik öznellik üretimine, yani çokluk-yapmaya) karşılık düşen uzun güzergah bizim “fakirlik” dediğimiz bir paradokstan başlar. Fakirlik derken, fiziki ve maddi yoksunluğu, yani basitçe mahrumiyet durumunu değil, eksiklikleri ve mahrumiyetleri telafi etmek için ilişkiler ve işbirlikleri geliştirme ihtiyacında olma olgusunu kastediyoruz.

Gerçekten de ortak bir öznellik üretimi süreci bize göre iki temel gücün ilişkilenmesi yoluyla mümkündür. Birinci kuvvetten az evvel bahsettik: Klasik bir metaforla buna “fakirliğin gücü” diyebiliriz. Bu belli bir zamanda beliren ontolojik bir devamsızlık yoluyla kendini ortaya koyan bir kuvvettir: Bu, eğilimsel olarak mutlak bir yokluğun, güce açılan bir ihtiyacın, artık baskılanamayan bir arzunun zamanıdır. Fakirliğin gücü o halde, insanlık durumunun aslen hazır ve yatkın olduğu kategorilerin üzerinden sıçramanın gücüdür. Bu sıçrama daha önce görme fırsatı bulduğumuz üzere zaman zaman boşlukta ve boşluk üzerinde gerçekleşebilir: Elbette bir riske girmek anlamına gelir fakat, her durumda, hayal edilebilir hayat ve/veya özgürlük tercihleri bütününü kendi içinde taşır.

Sonuç itibarıyla fakirlikten ortak olanın ontolojik inşasına sevk eden artzamanlı, geçici bir güzergaha ihtiyaç vardır. Spinoza, cupiditas’ın (aşk, yani öznenin, eğer fakirse içinde taşıdığı güç geliştirme arzusu olarak) conatus’a kıyasla (fakirlik, kendi hayatını korumaya dair asli girişim), devamlılığını göstererek bunun bir tasvirini verir. Böylece birincil kuvvetten (fakirlik), ikinci güce (aşk) nasıl geçileceğini görmüş oluruz. Fakirlik için olduğu gibi “aşk” kelimesiyle de hem klasik (Platoncu) aşk metaforunun bir tekrarını, hem de bunun altüst edilmesini kastediyoruz: Platon’da ihtiyaç ve aşk organik olarak birbiriyle ilişkiliyken, bizse burada birinden diğerine geçişi sağlayan üretici devamlılık bağının (ve paradoksal olarak ontolojik sıçramanın) anlaşılması söz konusudur.

Böylelikle tamamen olumlu bir dönüm noktasına varıyoruz, zira fakirlik kısaca, varlığın mümkün bir çoğalmasına doğru bir açıklığı, gerilimi ifade eder. Bedenlerin ve/veya ortak olanın sürecinin devamsızlığına basit bir atıf yapmanın, şimdiye kadar bize sahici bir açıklık perspektifi sağlamadığı açıktır –zira bu atıf, sadece bizim kötü-oluşumuza vurgu yapıyordu–, buradaysa aksine fakirliğin ve aşkın kuvvetler, yani güçler olarak yeniden keşfi bize tutkulardan yola çıkarak olumlayıcı bir kaçış hattı, varlığın kendisini kat eden ve çokluk-yapmanın inşa ettiği telos’un maddileştirilmesini görünür kılan bir geçiş görmeyi sağlıyor. Nitekim çokluk-yapmaya bir devamlılık (felsefe için kuramsal, hareketler için entelektüel ve militan bir devamlılık) kazandırmamıza yardım edecek olan da tam olarak budur. 



B- JACQUES LACAN'IN TÜRKÇE'DEKİ 2. KİTABI,
YİNE MONOKL'UN LACAN SERİSİNDEN:


4- JACQUES LACAN - TELEVİZYON

Fransızcadan Çeviren: Ahmet Soysal






Bir aziz, yaşamı boyunca, kendisine bazen bir hâlenin sağladığı saygıyı duyurmaz. Baltasar Gracian’ın yolunu izlediğinde – gürültü patırtı yapmamak – onu kimse fark etmez, – ki bundan Amelot de la Houssaye onun saray insanı konusunda yazdığını sanmıştı. Bir aziz, anlaşılmak istersem, merhamet (charité) dağıtmaz. O daha çok pisliği (déchet) ayırmaktadır:“ters-merhamet” yapar (décharite). Bunu da yapının buyurduğunu gerçekleştirmek için yapar: özneye, bilinçdışının öznesine kendisini (azizi) arzusunun nedeni olarak görmeyi sağlamak için. Gerçekte (en effet) söz konusu özne, bu nedenin iğrençliğinden (abjection) dolayı yapıda hiç değilse kendi yerini bulma şansına sahiptir. Bu aziz için komik değildir, ama hayal ediyorum ki bu televizyondaki birkaç kulak için, aziz olaylarından bazı garipliklerle iyi kesişmektedir. Bunun zevk (jouissance) etkisi olması konusunda, kim alınmış zevk (joui) ile anlamına (sens) sahip değil? Kuru kalan bir tek aziz, onun için bir yadsıma. Ki bu da olayda en eğlendirendir. Ona yaklaşanları ve yanılmayanları eğlendiren: aziz, zevkin hor görülenidir. Ne kadar çok sayıda aziz isek, o kadar çok güleriz, bu benim ilkemdir – hatta kapitalist söylemden çıkış, – ki bu bir ilerleme oluşturmayacak, eğer yalnızca bazıları içinse.



C- KÖKENLERE, NEFS VE RUH'A İLİŞKİN 
KAVRAMSAL BİRSORUŞTURMA

           
5- AHMET SOYSAL - RUH SORUSU






Ruhulkudüs’te bir tanrı-bilimi’nin (teoloji’nin), Ruh-Düşünce’de ve Ruh-Akıl’da bir olma-bilimi’nin (ontoloji’nin) ve bir bilgi teorisinin, Ruh-Nefs’te bir nefs-bilimi’nin (psikolojinin), Ruh-Anlam’da bir ahlak-bilimi’nin (etik’in) ve bir duyumsama-bilimi’nin (estetik’in) yanısıra, yine bir teoloji’nin, psikoloji’nin, ontoloji’nin ve
bilgi teorisinin koşulu bulunmaktadır.

Ruh konusunda araştırmanın genel başlığı, “Ruh’un Jenealojisi” olabilir (ya da: “Ruh’un Jenealojileri”). İzlenecek yol şöyle görünmektedir: I, A ve B: Genel Sorunsalın Sunumu; C: Ontolojik, Psikolojik, Etik, Estetik Sorunsallar; D: Teolojik-Mistik sorunsal; II (Tarihsel Okumalar), A: Kutsal Metinler; B: Suhreverdi, İbn Arabi, Kabbala;
C: Parmenides, Plotinos, Hegel.







17.5.13

DİNSEL OLGU, LAİKLİK, KÜRESELLEŞME


DİNSEL OLGU, LAİKLİK, KÜRESELLEŞME



9 aralık 2010’da İstanbul Fransız Kültür Merkezi’ndeki Açık Oturum’daki Sunum



   + Küreselleşme, çağdaş tarihin büyük ölçüde içinde olduğumuz yeni bir dönemini belirtir. Küreselleşme, kapitalizmin bütüncül yayılma yöneliminin, onu durduran, yavaşlatan, sınırlayan siyasi engellerin kalkması sonucu, bütün yeryüzünü kapsamaya ulaşmasıdır. Küreselleşme, dünyadaki zenginlik kaynaklarının (enerji hammadesi gibi) ve pazarın sahiplenilmesi için siyasi-ekonomik güç odaklarının çarpıştığı, rekâbete girdiği bir savaşım alanıdır. Bu alanda lider, bugün A.B.D.’dir. O, hegemonyası adına emperyalist savaşlara, tasarımlara girmeyi doğal hakkı kabul etmektedir.

   + Küreselleşme dönemini tanımlamak için, teknolojik gelişmeye bağlı olarak iletişim araçlarının eriştiği boyutu hesaba katmak gerekir. Bu alanın olumsuzlukları, olanakları vardır. Genel olarak, bu alana kapitalist Pazar egemendir. Ulusal/uluslararası holdingleşmeler, medyaları egemenlikleri altına almakta, girdikleri siyasi bağlarla da onları egemen siyasi görüşlerin etkisine açmaktadırlar.

   + Demokrasi ve liberalizm, küreselleşme döneminin siyasi ve ekonomik iki parolası gibi görünmektedir. Bunlar öncelikle hegemonik güç A.B.D.’nin ve onun büyük ölçüde küresel düzlemdeki siyasi müttefiği A.B.’nin öne çıkardığı parolalardır. Bu parolalara “insan hakları” parolası da eklenebilir.

   + Çeşitli siyasi, ekonomik, kültürel süreçler sonucu, İslam dünyada yeni bir siyasi güç odağı olarak belirmiştir. Afganistan’daki Sovyet işgali zamanlarında A.B.D.’nin belli İslami gruplara ve yönetimlere verdiği destek, Petrol zengini Arap ülkelerinin katkıları, İran İslam devrimi, Filistin sorununa bağlı İslami hareketler siyasi İslam’ı, çoğu zaman terör ile özdeşleştirerek, dünyanın önemli bir sorunu durumuna getirmiştir.

   + Siyasi İslam’ın Türkiye’deki belirlenimini, kemalist cumhuriyet rejiminin din’i ve müminleri dışladığı iddiasıyla hareket eden birbirinin devamındaki siyasi partiler oluşturmaktadır. Bu tematik, günümüzün iktidar partisinde, küresel kapitalizmin ve onun ideolojik parolalarının onayıyla birlikte karşımıza çıkmaktadır. Bu anlamda, daha “esnek” bir laiklik tanımı ortaya konulmak istenmektedir (aynı zamanda, daha “esnek” bir üniter yapı anlayışı vs.). Siyasi iktidarın hedefi, “yumuşakça”, türbanı okullara ve kamuya sokma, içki satışını ve kullanımını kısıtlama, toplumsal ve kültürel yaşamda dinî boyutu daha çok öne çıkarma gibi görünmektedir. Bu “yumuşak” devinimin gerçekleşmesi için, ordunun olası müdahalelerini nötralize etme yönündeki ilke itibarıyla demokratik adımlarla birlikte, yine bu süreci durduracak ya da engelleyecek yargı müdahalelerini olanaksız kılmak amacıyla anayasal değişiklikler yapılmaya başlanmıştır. Ayrıca, çoğunluk olmaktan doğan bir totaliter tutum yönelimi göze çarpmaktadır (telefon dinlemeleri, tehditler, gözaltılar, bitmeyen aydın yargılamaları...).

   + Türkiye’de dinsel olgu, laiklik ve küreselleşme tartışmasının somut zemini budur.

                                                                                                                              Ahmet Soysal

3.5.13

8 Mayıs Çarşamba 19.30'da - Robert B. Pippin ile Hegel, Mantık ve Metafizik Üzerine


8 Mayıs Çarşamba 19.30'da, dünyanın en tanınmış Hegel Uzmanlarından Robert B. Pippin ile 

Hegel, Mantık ve Metafizik Üzerine.


Sunum Başlığı - "Mantık ve Metafizik: Hegel'in Gölgeler Alanı"

ÇERÇEVE:


Hegel'in büyük yapıtları arasındaki ilişki, Fenomenoloji'den Mantık'a geçişteki metafiziksel mantık anlayışı soru konusu edilecektir.

-----------------

Etkinlik 30 kişi ile sınırlıdır.

Rezervasyon için editor@monokl.net

Etkinlik yeri: Monokl Yayınları - Kuloğlu Mah. Erol Dernek Sk. No.14 Daire:
4 Taksim - Beyoglu [Mephisto Kitabevinin arka paralel sokağı, Cihangir
yönüne]

Etkinlik: 8 Mayıs Çarşamba, 19.30 - 21.30

"Yazının Dostluğu, Dostluğun Yazısı Konuşmanın Dostluğuna ve Dostluğun
Konuşmasına Dönüşüyor... "

11.4.13

Antonio Negri'nin Özel Katılımıyla, "Yeni Özne ve Özgürlük Biçimleri": 27-28 Nisan 2013



BAKIRKÖY BELEDİYESİ


Bakırköy’den İstanbul’a – İstanbul’dan Dünyaya


MonoKL Yayınları

“Filozoflarla İstanbul’da”
Istanbul en compagnie des philosophes

Yeni Özgürlük ve Özne Biçimleri
Les nouvelles formes de la liberté et du sujet

Antonio Negri’nin Özel Katılımıyla
Avec la participation d’Antonio Negri

27 Nisan – 28 Nisan 2013

Yunus Emre Kültür Merkezi’nde

http://ozgurluk.monokl.net




Program

27 Nisan Cumartesi - April 27 Saturday – Samedi 27 Avril

11.15
Açılış Konuşması/ Opening Speech/ Discours d'ouverture

11.30-13.00
Antonio Negri

Komünizm ve Gelecekteki Politikanın Yeni Araçları
Communism and the new tools of future politics
Communisme et nouveaux outillages pour les politiques à venir

13.00-14.30
Öğle Yemeği/ Lunch/ Pause déjeuner

14.30 – 16.00
Marco Assennato

Qu’est ce que le travailleurisme italien pour une généologie des théories critiques?
What is the Italian Workerism for a Genealogy of Critical Theories?
Eleştirel Teorilerin Kökenbilimi İçin İtalyan İşçiciliği Nedir?

Ahmet Soysal

Küreselleşmiş Neo-Faşizm'de Sol ve Devrimci Pratikler
La gauche et les pratiques révolutionnaires dans le néo-fascisme mondialiste
The left and revolutionary pratiques in globalised Neo-fascism

16.30 - 18.30 Open Session / Open Session/ Table-Ronde
Antonio Negri, Ahmet Soysal, Marco Assennato, Volkan Çelebi

Kapitalizme Karşı Çıkışın Mantığı ve Mekanizmaları: Yeni Özgürlük ve Özne Biçimleri
The Logic and Mechanisms of Revolt Against Capitalism:
The new forms of freedom and subject
Logique et mécanismes de la révolte contre le capitalisme:
Les Nouvelles formes de la liberté et du sujet



28 Nisan Pazar - April 28 Sunday -  Samedi 28 Avril

14.00-15.30
Antonio Negri

Yeni Devrimci Hareketlerin Olanaklı Bir Biyopolitikası
A possible biopolitics of new revolutionary movements
Une biopolitique possible des nouveaux mouvements révolutionnaires

15.30 – 16.30
Judith Revel

16.30 – 17.00
Coffee Break

17.00 – 18.00
Judith Revel, Antonio Negri

Public Session – Forum
Session publique - Débat